Bu gün, istismar edilen iyi niyetimin
Aslında son kullanım tarihiydi
Çok yordun beni, çok çok!
Korkun debreştikce
Önüne geleni kırıp döker
Laf dinlemez gönül ağrıların,
Döşüme vura vura
İnce beline inerdi!
Bak ince bel dedin mi?
Orda biraz durman gerek.
Kartal kayalarının orda bir yerde
Kalekışla´da
Su birikintileri,
Taş gölgesinde küpe çiçekleri,
Yani Domuz
Kurt,
Çakal,
Tilki ve Keklik sürüleri, çemkirirdi birbirine!
Meşe,
Çam,
Gürgen ve Ahlat duldasına sığınan yılanlar
Günün harlandığı vakitte
Palamut çalı ortasında aç susuz
Çatal diliyle üstüne yürüse de
Çekinmeyeceksin, çıngıraklıda olsa.
Dağlara gece inince,
Aldırmayacaksın hiç bir şeye
Çakal’dan, Kurt ulumasına
Ormancıya söven kaçak odunculara dek.
Takmayacaksın kimseyi, gözlerin küçülse de!
Tek dostun, gocuk yada aban olsa da.
Gece, kan uykunda diyelim ki solun irkildi
Düşünmeden çekip vuracaksın vesveseyi,
Hemde tam alnının ortasından!
Sesler karanlıkta tok,
Gölgeler uzun olur Dolunay da,
Korku dağlara indiğinde
Her Çalı bir adam olur gözünde,
Ve ordu kurarsın hepsiyle
Ve sığdıramazsın dereye tepeye
Ve çömüp kalırsın toprağa,
İşe yaramaz korkak halinle!
Açlık, karanlıkta olsa korkuya rest çeker
O, hep vakitsiz yakalar en gülen haliyle
Nefsine yenilen aşkları
Derler ki ölüm bile MAHLUKATIN gencine ağlarmış.
Oy sürmeli gözlüm,
Bu yaz bıldır dan güzel olsan ne yazar.
Ferman çıkmış yollara bir kere
Dağ tepe demez peşinde gezer.
Süzüldü Yılan, yürüdü Tilki.
Dağlar var ki korkular salar ince belli yollardan
Kimsesiz analara
Ve yavrulara ağlar dönmeyecek gövdesi
Can havliyle kanat çırptı güce yalvarıp,
Telaşı böğürtlene takıldı.
Kanadından kaptı Tilki, kırarken kemiklerini bir bir
Bağırdı acıyla yavrularına bakarak
Kanı yosunlu taşa damladı, Tahtalı Güvercinin..
Teleklerini, Rüzgar Selamlıya doğru savurdu.
Kulakları çınlasın İmmetlerin Yusuf`un
Tüfeği nasılda kırdıydı bir Hopal uğruna.